23 Nisan 2008 Çarşamba

23 NİSAN ve BEN...


Herkese Merhaba;

Bugün için bir başka buruk, sebebi ise büyüyor olmayı sanırım ben kabullenemiyorum :( ...

Kaç yaşındamıyım ? (25 )

Ofiste oturmuş dışarıyı izliyorum.23Nisan için hazırlanmış çocukların nasıl da heyecanlı olduklarını görünce birden aklıma kendi okul yıllarım geldi.Şimdi onlarda iki farklı heyecan vardır.Birincisi bugün 23 Nisan ve onların günü ,ikincisi ise okullar TATİL ...

Onların hazırladıkları gösterileri izlemek ayrı bir tat .Offff neyse ya !...

Bugün 23 NİSAN ULUSAL EĞEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI ve ben hepinizin bugününü kutluyorum .

11 Nisan 2008 Cuma

özetle...

Yazacak anlatacak çok şey var ama kağıda kaleme dökemiyorum offf offff ....

3 Nisan 2008 Perşembe

Alakasız biliyorum ama çok beğendim ve paylaşmak istedim....

HAYATIN KOVUĞUNDA

“Uçurtmalarımızın tellere takıldığı zamanlar;
Çocukluğumuzun tellerde kaldığı günler yani.
Gittiğimiz kapılardan eli boş,
Gözleri dolu döndüğümüz yıllardı.
Racon bilmezdik.
Ödül törenlerinde adımız geçmedi.
Çekilişlerden yana bahtımız kapalıydı ezelden.
Şehir yüzümüze bile bakmadı.
Oysa cebimizde şiirlerle gitmiştik.”
(alıntı http://www.nisankumru.com/)
Dünkü iğrenç günün ardından bugün herşey güzel çok şükür...
************************************************************************************
ÇOCUK GİBİ DÜŞÜNEBİLMEK
Ogün hava çok kötüydü... Durmadan gök gürlüyor, bardaktan boşanır gibi yağmur yağıyordu... Küçük kız yine de her sabahki gibi annesinin sesiyle uyanmış, kahvaltısını etmiş ve her gün yürüyerek gittiği okuluna doğru yola koyulmuştu... Ancak gökyüzünde şimşekler birbiri ardına o kadar gürültüyle çakıyordu ki, küçük kızın annesi "Yavrum bu havada yolda yürürken korkmasın?" diye telaşlandı... Arabasına atladığı gibi yolda kızını aramaya başladı. Derken bir baktı ki, küçük kızı az ilerdeydi...
Minik minik adımlarla yürüyor, ama ne zaman şimşek çaksa durup gökyüzüne bakıyor ve gülümsüyordu.... Annesi önce bir anlam veremedi ama kızın niye böyle yaptığını çok merak etmişti, nihayet arabayla ona yaklaşıp sordu: "Yavrum, hiç korkmadın mı bu havada yalnız yürümekten?.. Hem ne zaman şimşek çaksa durup yukarı bakarak öyle ne yapıyorsun?.." Küçük kız cevap verdi: "Gülümsüyorum... Çünkü Allah fotoğrafımı çekiyor..."
Gerçekden çocuk gibi düşünebilmek gerekir ...
***********************************************************************************
Ve bir tarihin son tanığı hayata gözlerini yumdu ....
Son İstiklal Gazimiz Satar Öldü
İstiklal Savaşı'nın son tanığı gazi Yakup Satar 110 yaşında öldü.
Türkiye hayattaki tek İstiklal Savaşı Gazisi'ni de kaybetti.
110 yaşında Eskişehir'de hayata gözlerini yuman, Son İstiklal Savaşı Gazisi Yakup Satar'ın ölümüyle tarihteki bir sayfa daha kapanmış oldu.
"Annem Beni Yetiştirdi bu ellere yolladı" diyen hayattaki son gazimiz Yakup Satar annesinin şu sözlerinin kulağından çıkmadığını her konuşmasında söylerdi: "Boş oturma çavuş dedi hizmet eyle vatana!"
Eskişehir'de hayata gözlerini yuman Gazi Yakup Satar, Kırım'da doğdu.
İstiklal Savaşı'nın yaşayan son tanığı Yakup Satar, Osmanlı İmparatorluğu'nun birinci Dünya Savaşına girdiği yıllarda askerliğe başladı.
Irak cephesinde yaralandığı için Çanakkale Savaşına katılamadı, ancak bunun dışındaki bütün cephelerde görev aldı.
Basra'yı işgal eden İngilizlere karşı savaşan Yakup Satar, yaralandı ve İngilizlere esir düştü. Esir değişiminin ardından İstanbul'a döndü.
İşgalcilerin Payi Taht'ta yaptıklarını görünce, Atatürk'ün yanında yer almaya, Ulusal Kurtuluş savaşına katılmaya karar verdi.
Sivrihisar'a kadar ilerlemiş olan Yunan Birlikleriyle burun buruna gelen Türk askerleri arasında o da vardı.
Yakup Satar, Yunan Orduları'nın bozguna uğratılması sonrası İzmir'e de gitti.
Eskişehir'de hayata gözlerini yuman 110 yaşındaki Yakup Satar'ın 6 çocuğu, 48 torunu sahibiydi. Ve bir tarihin son tanığı hayata gözlerini yumdu ....
"trt haberden alıntı"

Ruhun şad olsun kahraman dede...

1 Nisan 2008 Salı

YIKMAK KOLAY

"Bir zamanlar, birbirine bitişik iki çiftlikte yaşayan iki erkek kardeş arasında bir anlaşmazlık başladı ve giderek büyüdü, kardeşler arasında küslüğe neden oldu. Bir sabah, bu iki kardeşten büyüğünün kapısına bir usta geldi. Elinde büyük bir marangoz çantası vardı. - Yapılacak ufak tefek bir işiniz varsa, size yardımcı olmak isterim. Elimden hemen her iş gelir. Evet, sana göre bir işim var. Şu derenin karşısındaki çiftlik, kardeşimindir. Geçen haftaya dek benim çiftliğimle onun çiftliği arasında bir otlak vardı. Sonra o, buldozeriyle oraya ırmak bendi yaptı ve şimdi aramızda, otlak yerine, çiftliklerimizi birbirinden ayıran bir dere var. O, bana acı vermek için yapmış olabilir. Fakat şimdi ben, onun yaptığından daha büyük bir şey yapacağım. Bunları söyledikten sonra adamı, ahırların olduğu yere götürdü ve duvarın dibinde yığılı duran kütükleri gösterdi. Bu kütükleri kullanarak, iki çiftlik arasında üç metre yükseklikte öyle bir çit yap ki, gözlerim kardeşimin çiftliğini artık görmek zorunda kalmasın dedi ve kasabaya gitti. Usta ise hemen çalışmaya koyuldu. Akşam güneş batarken o işini bitirmiş, çiftlik sahibi büyük kardeş ise alışverişini tamamlamış, kasabadan dönüyordu. Çiftliğe gelir gelmez ustanın yaptıklarına baktı ve şaşkınlıktan gözleri, yuvalarından fırlayacakmış gibi açıldı. Karşısında, yapılmasını istediği çit yoktu ama, derenin bir yakasından öteki yakasına uzanan görkemli bir köprü vardı. Biri kendi çiftliğinin toprağına, öteki küçük kardeşinin çiftliğinin toprağına oturtulmuş sağlam iki ayak üzerinde, tam anlamıyla 'usta işi' denilecek kusursuzlukta bir köprü uzanıyordu. Büyük kardeş, karşıdan birinin geldiğini gördü, gelen kişi, küçük kardeşiydi; kollarını iki yana açmış olarak köprünün karşı ucundan kendisine doğru yürüyordu: Benim sana karşı yaptığım bunca haksızlığa ve söylediğim bunca kötü sözlere karşın sen, bu köprüyü yaptırarak ne denli iyi ve ne denli büyük bir insan olduğunu gösterdin dedi ağabeyine. Şimdi bir büyüklük daha yap ve sen de kollarını açarak bana gel. Köprünün ortasında bir araya geldiler ve özlemle kucaklaştılar. Büyük kardeş bir ara arkasına baktığında, çantasını toplayıp, oradan ayrılmakta olan ustayı gördü. - Gitme, dur, bekle diye seslendi . Usta cevap verdi: Gitmem gerek, yapmam gereken daha çok köprü var...
"alıntı(ikbal gürpınar)"